Close Menu
    X (Twitter) YouTube
    İKAN Akli İlimler MerkeziİKAN Akli İlimler Merkezi
    • Ana Sayfa
    • Hakkımızda
      • İstanbul Sultanahmet Vakfı
      • ÎKÂN Nedir?
      • Müfredat
        • Türkçe Müfredatı
        • Arapça Müfredatı
      • Eğitici Kadromuz
    • Blog
      • Osmanlıca’dan Günümüze
        • İlmi Yazılar
        • Biyografik Yazılar
        • Hakkında
        • Kurallar
      • Bir Şeyhülislam’ın Kaleminden
      • Latin Harfli Makaleler Serisi
      • Telif Makaleler
    • Müellifler
      1. Abdurrahman Beşikci
      2. Ali Himmet Berki
      3. Ahmed Hamdi Akseki
      4. Babanzade Ahmed Naim
      5. Baha Tevfik
      6. Bursalı Mehmed Tahir
      7. Cevat Rifat Atilhan
      8. Elmalılı Hamdi Yazır
      9. Hacı Necib
      10. Hasan Basri Çantay
      11. İzmirli İsmail Hakkı
      12. Mehmed Hakkı
      13. Muhammed Salih Yıldız
      14. Muhammet Maşuk Aktaş
      15. Muhsin-i Fânî
      16. Mustafa Sabri Efendi
      17. Ömer Nasuhi Bilmen
      18. Tahir Büyükkörükçü
      19. Taşköprîzâde Ahmed Efendi
      20. Yakup Dönmez
      21. Yusuf Esad Özgüner
      22. View All

      Mantık-Tefsir İlişkisi III: Enfâl Suresi 23. Ayetin Tefsiri II

      7 Ocak 2025

      Mantık Nahiv İlişkisi IV: Mütekellim Yâ’sına Muzaf Kelimenin İrabı

      17 Aralık 2024

      Mantık-Nahiv İlişkisi III: İnşâî Cümleler Haber Olabilir Mi?

      15 Ekim 2024

      Mantık-Nahiv İlişkisi I: Dilin Mantığı, Âlûsî’nin Katru’n-Nedâ Haşiyesinden Bir Örnek

      25 Temmuz 2024

      Mecelle

      25 Aralık 2024

      İslâm’ın Maksat ve Gâyesi (Cemiyeti Islah)

      13 Kasım 2024

      İslam’da Tevekkül

      30 Ekim 2024

      Osmanlılarda Yetişen Büyük Türk Alimleri: Sinan Paşa

      9 Ekim 2024

      Mâddiyyûn ve Meslekleri – III

      27 Temmuz 2024

      Mâddiyyûn ve Meslekleri – II

      20 Temmuz 2024

      Allah’a İbadetin Felsefesi II

      29 Mayıs 2024

      Allah’a İbadetin Felsefesi I

      22 Mayıs 2024

      İlm-i Tarih, Sıdk-ı Nübüvvet-i Muhammediyyeyi Cenâb-ı Peygamberin Sûret-i Neşʾet Ve Zuhûruyla İsbât Eder

      1 Haziran 2024

      Felsefe-i Hâzıra – Kant III

      24 Ağustos 2024

      Felsefe-i Hâzıra – Kant II

      17 Ağustos 2024

      Felsefe-i Hâzıra – Kant

      10 Ağustos 2024

      Bir Şeyhülislam’ın Kaleminden Muasır Problemlere Cevaplar XIX

      27 Aralık 2024

      Şeyh İbrahim Hakkı Erzurûmî

      15 Kasım 2024

      Şârih-i Fusûs Abdullah Bosnevî

      21 Eylül 2024

      Sipâhîzâde Mehmed bin Ali

      7 Eylül 2024

      Asrî Ehl-i Salib : Siyonizm

      26 Haziran 2024

      Ulûm-ı İslâmiyye – Aleme Bir Nazar

      6 Temmuz 2024

      Şerʿ-i Şerîfin Her Emri Bâis-i Saâdet, Mûcib-i Rifʿat; Her Nehyi Muhâfaza-i İffet, Lâzıme-i Dikkattir

      28 Eylül 2024

      Dünya Umranında Ahirete İnanmanın Tesiri

      10 Temmuz 2024

      Dünya Umranında Ahirete İnanmanın Tesiri

      10 Temmuz 2024

      Bir Şeyhülislam’ın Kaleminden Muasır Problemlere Cevaplar XIX

      27 Aralık 2024

      Yeni İlm-i Kelâm Hakkında II

      14 Aralık 2024

      Yeni İlm-i Kelâm Hakkında I

      9 Kasım 2024

      İslam’da Tekâmül Nazariyesi

      3 Temmuz 2024

      Şeyh İbrahim Hakkı Erzurûmî

      15 Kasım 2024

      İfâdecik

      5 Ekim 2024

      Medrese İtikadları Dergisinin Kelamî Muhtevası II

      16 Temmuz 2024

      Medrese İtikadları Dergisinin Kelamî Muhtevası I

      11 Haziran 2024

      “Kitâb” ile Kitap Mâhiyetlerinin Farkı ve Küllî Bir Okuma Adâbı Meselelerini İhtiva Eden Bir Risâle

      6 Mayıs 2025

      İslam’ın Ortaçağ’ı Olup Olmadığını Neden Bauer Tartışamaz?

      30 Temmuz 2024

      Hissiyât-ı Diniyye

      25 Ocak 2025

      Yeni İlm-i Kelam Yazılmalı mı Yazılmamalı mı ?

      2 Kasım 2024

      Hikmet-i İslâmiyye

      14 Eylül 2024

      Îkâz

      31 Ağustos 2024

      Din Karşısında Aklın Mevkii

      2 Eylül 2025

      Talebe-i Uluma

      15 Şubat 2025

      Bir Şeyhülislam’ın Kaleminden Muasır Problemlere Cevaplar XXIV

      7 Şubat 2025

      Bir Şeyhülislam’ın Kaleminden Muasır Problemlere Cevaplar XXIII

      31 Ocak 2025

      Tevhîd-i Bârî

      8 Şubat 2025

      Kâinata Bir Nazar

      1 Şubat 2025

      Hissiyât-ı Diniyye

      25 Ocak 2025

      Şuhûr-ı Selâse Münasebetiyle Nasihat

      1 Ocak 2025

      İslam’da Edeb

      18 Aralık 2024

      İslam’da Tefekkür

      11 Aralık 2024

      Bir Osmanlı Alimi Hangi Kitapları Okurdu : Taşköprîzâde Ahmed Efendi Örneği

      3 Şubat 2024

      Şehbenderzâde ve Ömer Nasuhi Bilmen Bağlamında XX. Yüzyılda Tabii Din Teorisi Eleştirileri

      23 Temmuz 2024

      En Sevgili’ye: Dua II

      5 Kasım 2024

      Din Karşısında Aklın Mevkii

      2 Eylül 2025

      Mevzû’yu Şahsileştirmek veya Kendini Suğraya Mevzû Yapmak

      14 Haziran 2025

      Bizde Feylesof Niye Yetişmedi?

      31 Mayıs 2025

      Aile Terbiyesine Dair: İyi Terbiye ve Fena Terbiye

      24 Mayıs 2025
    • Başvuru
      • Arapça Başvuru
      • Türkçe Başvuru
    • Haberler
    X (Twitter) YouTube
    İKAN Akli İlimler MerkeziİKAN Akli İlimler Merkezi
    Ana Sayfa»Blog»Din Karşısında Aklın Mevkii
    Blog İlmi Yazılar Müellifler Mustafa Sabri Efendi Osmanlıca’dan Günümüze

    Din Karşısında Aklın Mevkii

    2 Eylül 202519 yorum7 Dakika
    PDF İndir

    Akıl, dinin ilk yardımcısıdır ve mahsûs âlem-i  hâriçten, vücûduna kâniʿ olduğu ilk şeyle de bu yardıma müheyyâdır. Bu hakikat, kitabın ihtiva ettiği bahislere girişildikçe, daha ziyade kesb-i vuzûh edecektir. Lakin, hâl-i hâzırdaki Hıristiyanlığın akıl ile aralarındaki münâfât ve yeni Şarklı müteallimlerin İslâm harsinden ve fikr-i mantıkîsinden behreyâb olmak yerine Garb harsiyle yetişmiş olmaları, onlar indinde meselenin birçok cihetlerden müşevveş bir hale gelmesine sebep olmuştur.

    Evvela: Dinin akıl ile itilaf etmediği zannı; sonra dînin bu kusuru müvâcehesinde, onun akıldan ayrıysa bile, fazîletle birlikte deverânı yüzünden,  aklın, dîni müteâkip fazîletle münâfâtı, bu suretle akla noksan îrâsı ve dînin  akıldan, aklın da fazîletten iftirâkından mütevellid her iki nakısanın, -hiç bir sahîh  esâsa istinâd etmeksizin- Müslüman müteallimlerin fikirlerine yerleşmesi ve oradan  teceddüde meyyâl anâsıra sirâyetle, frenkleşme rehberlerinin izlerinde bilâ-tahaffuz  seyre yol açılması… Bütün bunların menşei : Mesîhî Garb ile, gayr-i mütedeyyin Garb’ı körü körüne taklidden ibârettir. Halbuki İslâmiyyet’te din ile akıl arasına, akıl ile fazîlet arasına tefrika düşürmeye lüzum yoktur. Bunların üçü de birbirleriyle müttefiktirler; aralarında ihtilaf bulunmaz. Şimdiye kadar yapılan izâhattan anlaşıldığı ve ileride daha ziyade anlaşılacağı vechile, dinin akıl ile adem-i ihtilâfı ve dinin esasını teşkîl eden Allah’ın varlığı meselesi, burhân-ı aklîye mübtenîdir. Aklın hoş görmeyeceği ve emretmeyeceği fazîlet tasavvur edilemez.  Gayr-i hakiki ve hakikatle müteârız bir fazîlet ise, o başka… Her halde bütün bu mesâilde müreccaʿ hakem, akıldır.

    Aklın hükmü budur. Fakat din, akıl ve ilmin yekdiğerine karşı mevkileri hakkında, ânifen zikrettiğim yolunu şaşırmış mukallid zihniyet, maalesef Mısır’da kök salmış bir haldedir. Bunlardan bazılarını görüyoruz ki, gayret-i dîniyye sâikasıyla dîni teʾyîde ve şuʿûr-ı dînîyi takviyeye sâʿî olurken, akıl ile şuʿûr-ı dînî arasında mukarenede bulunmaya ve akıl mukabilinde fazîletle şuʿûr-ı dînîyi teʾyîde muhtaç oluyorlar. Sanki, dîne hizmeti, aklı dîne hasım itibar ile, kıymetini tenzîlde ve kuvvetini ezʿâfta görerek, bir tarz-ı sunʿîde fazîleti dîne karîb ve akıldan uzak, lakin bilindiği gibi, hissiyatla müttehid bir yere vazʿ etmek suretiyle, dînin mevkiini takviyeye çalışıyorlar. Bütün bunlar, üst üste yığılmış, vehimden mütevellid karanlıklardır ki, dînin münâsırlarıyla düşmanlarının ve fazîletle dest-yâr olanlarla adâvetkâr olanların yekdiğeriyle iltibâsına sebebiyet veriyorlar. Dine her şeyden ziyade muzır olan bu iltibasın menşei -söylediğimiz gibi- İslâm’ı Hıristiyanlığa kıyas ile, Garb’ı her hususta taklide yeltenmekten ibarettir. Bence bu hal, yeni Şark’ın mukaddime-i zaʿf ve dalâlidir. O derecede ki, bizden dinine her yardımcı çıkan, Garb’de din münâsırlarının, hissiyât müvâcehesinde, aklın mevkiini ezʿâfa saʿy ettiklerine bakarak, onlar gibi yapmaya kalkıyor. Orada bu tarîki iltizâm edenlerin, kendileriyle akılları arasına teslîsten bir hâciz çekildiğini düşünemiyor. Aklın kıymetinden düşmeyeceğini, İslâmiyyet’in de kendini takviye için taleb-i muhâle muhtaç olmadığını idrâk edemiyor. Bütün bu menşeʾlerin menşei, asıl, Mısırlı müteallimlerin zihinlerine malûmât yığmaya ihtimâmlarından başka, düşünmek, idrâk etmek cihetine itina göstermemelerindedir. Belki bu, talebesini imtihanlarda kazandırmak maksadıyla, ezberciliğe sevk eden mekteplerin kabahatidir. Mısır mekteplerinde îfâ-yı vazîfe etmiş olan ulemâ-yı ecânib, Mısırlı talebenin bu haline şehâdetle, Mısır Maârif Nezâreti’nin nazar-ı dikkatini celb etmektedirler.

    İkinci menşe-i esâsîye gelince: Mekteplerde tedrîs edilen kitaplar, edyân hakkında Şeyh Muhammed Abduh ile münâkaşada bulunan Farah Antun’un, bundan evvel mevzû-ı intikadımız olan “Muʿtekıdât-ı dîniyye, aslı tahkik edilmeden, Kitâb-ı Mukaddes’te vârid olduğu gibi, teslîme mübtenîdir…” sözü gibi, hiç tahkik ve tetkik edilmeksizin Garblıların müellefâtından, harfiyle ve manâsıyla nakil ve tercüme olunmuş kitaplar olmasıdır. Asrî Mısırlılar, ilimde Farah Antun’un, kudemâ-yı ehl-i dîne nisbet ettiği mesleğe sâliktirler. Yeni müteallimin  dîninden ve dünyasından bütün bildiği, Garb’da telîf edilen kitaplarda vârid her ne ise, onu, hiç aslını aramadan teslîme mübtenîdir.  Aklın İslâm’a karşı mevkii, Garblılar’ın dinlerine karşı mevkiinden başka olduğu gibi, ilmin mevkii de her iki taraf ehlinin nazarında muhteliftir. Ve bu, bizim Garb ilimleriyle asrî bir tarzda yetişenlerimizin zihniyetleri, akıl ve ilim hususunda, bütün müktesebât-ı ilmiyyeleri, Garb ulemâsının telîfâtından mütercem bir halde, Garb zihniyet ve dîniyyesiyle müttefik olmasına rağmen böyledir. İslâmiyyet’te din ve akıl mütesânid oldukları halde, onların mülhidleri indinde, din aklın mezmûmudur. Mütedeyyinlerin indinde de, akıl, dînin buğz ve adâvet gösterdiği mezmûm bir şeydir. Fakat Garb’ın çömezliğine girmiş olanlar bundan gafildirler. Mülhidleri, akıldan dîne karşı gayr-i mağlûb bir düşman istihrâc ederler.  Onlardan dinlerine mütemessik olanlar da, aklın zaafına ve din hakkında delil olarak, adem-i kifâyetine müteessiftirler. Bunda her iki tarafın hatasının menşei: Dinsiz Garb’ı, yahut Hıristiyan Garb’ı taklîdlerindedir.  İlme gelince: İlim, ulemâ-yı İslâm nezdindeki mevkiiyle, Garblılar ve onlara çömezliği kabul etmiş Müslüman evlâdı indindeki mevkii arasındaki ihtilâf hudûdunda durmaz. Belki ilmin manâsı, yekdiğerine muhâlif iki taraf indinde muhtelif olur. Zîrâ ilim, yeni manâsıyla, delîl-i aklîye itimaddan daha kuvvetli addolunan, tecrübe-i hissiyyeye itimâda hâstır ki, din, bu suretle tecrübe mütenâvilinden hâriç kaldığından, ilim sahasından çıkar. İşte bizim muhârebesine giriştiğimiz, yeni müteallimlerin zihninden kökünü kazımaya çalıştığımız zihniyet budur. Zîrâ, dinde şekk ve şüphe uyandıran ve dînin müşekkik düşmanlarını tahrîk eden bu zihniyettir. Mezkûr müteallimlerden dönüp, dininin kucağına tekrar atılmak isteyenlerin karşısına bir zihniyet dikilip mâni olmaktadır.  “Nura Doğru” ünvaniyle El-Ehrâm gazetesinde, îcazkâr nefis makaleler yazan Üstad Abdülkadir Zeki, Londra’ya müteveccihen, -arasında beş Mısırlı da  bulunan- kırk yolcu ile hareket etmiş olan bir tayyarenin, İtalya limanlarından Bâri’ye yakın bir mesâfede, havada yanarak denize düşmesi hadisesine dâir yazdığı makalesinde:

    “İşte bu, medeniyyetin ödediği vergi ve de sürat asrının bâdi olduğu bir felâkettir. Evet, ilim ve medeniyyet mucizesi ne kadar kurbanlar verdi, ne canlar yaktı… Fakat ne o doyup hâl-i işbâʿa geliyor, ne insan, yeni yeni meydanlar açmaktan ferâgat ediyor…” dedikten sonra, hâtime olarak şöyle ilâve etmişti: “O felâket kurbanları hakkında, ne kadar içimi yakıp kavuran elemler duydum; onların ölüme öyle fecî bir halde atılıp, seyrettikleri tabakat-ı semâdan, denizlerin aʿmâkına sukutunu düşündüm; insanın fethettiği kabza-i tasallutuna aldığı mülk işte bu!… Lakin ne kadar bu mülk meftûh, insanla elîm istihzâlarda bulunuyor, insanı imâna ve mûcizeye iade için bütün bunları yapıyor… O insanı ki, evet yalnız ilme îmân etmiş, şuuru yalnız aklına munhasır kalmış, evzân ve erkamdan başka bir şeyle düşünmez olmuştur. Allah’a imânın zirve-i delâletinde bulunduğumuz halde, bizler, tekvîn-i âlemden ve sırr-ı azametinden sâdır olan âlem-i gayba ve maneviyyâta, ne kadar ihtiyaç içindeyiz…”  Kendisini burada duâ-yı hayırla andığım mûmâileyh muharrir, bu meydanları fethetmiş olan insanın, ilim ve akla îmân ettiğine, Allah’a îmân etmediğine dâir duyduğu azâb-ı kalbini ketm etmiyor. İnsanın Allah’a îmân etmediğinden şikâyette bulunan bu sözün manâsı, manâ-yı hafîsi: İlim ve aklın îmân etmemesinden şikâyetidir; insanın îmân etmemesinden değil… Yahut -ale’l-ekall- manâsı: İlim ve aklın, insanı Allah’a, mûcizâta gaibe ve maneviyyâta îmândan menʿ ettiğidir.  Yoksa, insan kendi tabîatıyla başbaşa kalıp da, ilim ve aklın mümânaʿatına uğramazsa, âmme-i maʿşer-i insanda ve kudemâ-yı ulemâsında mevcut müminlerin vücuduyla sâbit olduğu vechile, Allah’a ve sâir mugayyebâta imândan imtinâ etmez. İlim ve aklın, ıtlâkı üzre, Allah’a imânı men ettikleri zihniyetindeki hatâdan, sâir muharrirler gibi, bizim sevip beğendiğimiz muharrir de kurtulamıyor. Tahkiki halinde imânı menʿ değil, emir ve teʾyîd eden ilim ve akıl, şikâyete müstahak değil, asıl müstahak mezkûr zihniyettir. İlim, tecrübe-i hissiyeye müstenid ulûma kasır değildir. Bundan daha efdal ve akvâya âmm ve şâmil olarak akıl ve mantığa istinâd eden ilimler vardır. İlim namını, tecrübe-i hissiye ile sabit olana hasr ve kasr, kendi dininde, ilmin ayrılmadığı akla, muârazaya muztarr olan Garb’ın uydurduğu bir bidattır. Onu Garblılar uydurmuşlar, onları da, istiklâl-i fikrîlerini zâyiʿ etmiş, gafil şarklı muharrirler taklîde koyulmuşlardır. İlim, manâ-yı eʿammıyla, din-i  müeyyiddir. İlm-i tecrübî, hududunu aşıp da, dîne mâniʿ olmak hakkını hâiz değildir. Ona düşen, dairesinin darlığını itirâf ile kendi hudûdu içinde kalmak, âlem-i mahsûsü teşkîl eden tabîatın mâverâsına dil uzatmamaktır. Bu ilim,  mevzûât-ı müteâliye sadedinde sükût ederken, onun kendi ihtisâsı dâhilinde, esrâr-ı  tekvînden ele geçirdiği keşfiyyât-ı mühimme, aklın idrâke âmâde kulağına, kâinâtı meydana getirenin ve ilmin henüz binde birine muttaliʿ olamadığı esrâr hazînelerini ibdâ edenin azametine dair haberler fısıldamaktadır.  İşte ilmin hali ve dîne karşı mevkii bu merkezdedir. Akla gelince: O, sâmit yeni ilmin keşfiyyâtının fısıltılarını dinleyen ve din ile itilâfta, ilmi fersah fersah sebk eden ve belki, kâinâtı meydana getirip, esrâr ile dolduran mevcûd-ı  aʿzamın varlığını bildiren ilk mübeşşir ve onun rusül ve enbiyâya mütekaddim ilk elçisi olarak, ilmen, o esrâra âit keşfiyyâtına, lisân-ı hâliyle, bizzat ilmin ve -kendisi olmasa ilim de olmayacak olan- aklın, kâinâtı dolduran esrar hâricinde şeyler olmadığını ilâve eder.

     

    Mustafa Sabri Efendi

    din ve akıl Garp Hristiyanlık Mustafa Sabri teslis
    Paylaş Facebook Twitter Telegram WhatsApp

    İlgili Yazılar

    Mevzû’yu Şahsileştirmek veya Kendini Suğraya Mevzû Yapmak

    14 Haziran 2025

    Bizde Feylesof Niye Yetişmedi?

    31 Mayıs 2025

    Aile Terbiyesine Dair: İyi Terbiye ve Fena Terbiye

    24 Mayıs 2025

    19 yorum

    1. Aspen1356 on 3 Eylül 2025 20:54

      https://shorturl.fm/9YOCe

      Reply
    2. Adam614 on 3 Eylül 2025 22:05

      https://shorturl.fm/O4Oaq

      Reply
    3. Reid2540 on 3 Eylül 2025 22:52

      https://shorturl.fm/zpmZa

      Reply
    4. Erin1804 on 5 Eylül 2025 01:09

      https://shorturl.fm/Tqgcw

      Reply
    5. Holden3995 on 5 Eylül 2025 05:31

      https://shorturl.fm/qgcKI

      Reply
    6. Dylan4819 on 5 Eylül 2025 13:18

      https://shorturl.fm/cwJ4d

      Reply
    7. Mona3930 on 5 Eylül 2025 23:08

      https://shorturl.fm/hGi5K

      Reply
    8. Madelyn3232 on 6 Eylül 2025 01:17

      https://shorturl.fm/80s9l

      Reply
    9. Sofia2188 on 7 Eylül 2025 04:53

      https://shorturl.fm/pAGl4

      Reply
    10. Dominic3836 on 7 Eylül 2025 16:22

      https://shorturl.fm/C3sJ6

      Reply
    11. Beckett2743 on 7 Eylül 2025 19:46

      https://shorturl.fm/9C3CJ

      Reply
    12. Danny209 on 7 Eylül 2025 20:12

      https://shorturl.fm/2yoeU

      Reply
    13. Wayne2593 on 7 Eylül 2025 20:16

      https://shorturl.fm/AioIE

      Reply
    14. Brianna2493 on 7 Eylül 2025 21:46

      https://shorturl.fm/YUVOY

      Reply
    15. Brylee477 on 8 Eylül 2025 00:25

      https://shorturl.fm/1HrFa

      Reply
    16. Roger347 on 8 Eylül 2025 01:58

      https://shorturl.fm/IK9rm

      Reply
    17. Jill2668 on 8 Eylül 2025 19:33

      https://shorturl.fm/j8KYR

      Reply
    18. Derrick60 on 8 Eylül 2025 20:53

      https://shorturl.fm/s94gK

      Reply
    19. Drew774 on 9 Eylül 2025 10:41

      https://shorturl.fm/tNHAs

      Reply
    Yorum Yaz Cancel Reply

    Son Yazılar
    • Din Karşısında Aklın Mevkii
    • Mevzû’yu Şahsileştirmek veya Kendini Suğraya Mevzû Yapmak
    • Bizde Feylesof Niye Yetişmedi?
    • Aile Terbiyesine Dair: İyi Terbiye ve Fena Terbiye
    • Aile Terbiyesine Dair: Küfüvlük
    • Aile Terbiyesine Dair : Alınacak Kadın
    • “Kitâb” ile Kitap Mâhiyetlerinin Farkı ve Küllî Bir Okuma Adâbı Meselelerini İhtiva Eden Bir Risâle
    • Aile Terbiyesine Dair
    • Kur’an Nazarında Nefs-i Vâhide Nedir? : Erkeklik ve Kadınlığın Husulü
    • Aile Terbiyesine Dair: Erkeğin Vazifesi
    X (Twitter) YouTube
    ÎKAN Aklî İlimler Merkezi bir İstanbul Sultanahmet Vakfı kuruluşudur. © 2015

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.